Bay Sinema’nın ardından

Türk sinemasının en önemli isimlerinden biri Türker İnanoğlu.

‘Bay Sinema’ olarak da biliniyor.

Benim için ise çocukluğumun önemli kahramanlarından, Türker Amca.

Gülşen Abla’nın 50 yıllık eşi, Zeynep ve İlker’in babası.

Hiç unutmuyorum, ilk 1980’lerin sonunda ben daha ilkokuldayken, Türkiye’de özel televizyon kanalları henüz kurulmamışken, çizgi film videolarıyla kalbimi kazanmıştı.

Betamax yıllarıydı, daha VHS bile yoktu ama Ulusal Video’nun videoları en büyük eğlencemizdi, cep telefonlarının da olmadığı o yıllarda.

1990’larda ise daha meraklı bir çocuğa dönüştükçe, anlattıklarını heyecanla dinlemeye başlamıştım, film gibiydi.

Sinemaya tesadüfen Kanlıca’da yan komşularının evinde film çekimine dahil olarak adım atmasından Yeşilçam anılarına birçok ilginç hikâyeyi çocukluğumda birinci ağızdan dinleme şansım oldu.

Belki biraz da ondan, daha sonra hiçbir şeye pek de şaşırmamaya başladım.

65 yıllık kariyer

65 yıllık kariyerine bir değil, birçok ömre bedel şey sığdırdı Türker İnanoğlu.

Yeşilçam’da ilk hocaları Ömer Lütfi Akad ve Nişan Hançer’e dokuz filmde asistanlık yaptıktan sonra 1959’da ilk yönetmenlik deneyimi ‘Senden Ayrı Yaşayamam’ ile oldu.

Kısa zamanda farklı yapımcılarla 10 film çektikten bir yıl sonra kendi yapım şirketini kurdu: Erler Film.

Türkiye’de en uzun süre faaliyet gösteren yapım şirketi.

Erler Film bünyesinde 200’ün üzerinde film çekti.

Bunların arasında ‘Yumurcak’, ‘Bitirim Kardeşler’, ‘Kara Murat’, ‘Gırgıriye’ gibi Türk sinemasının unutulmaz seri filmleri var.

“Yeşilçam filmleri dönemin yaşam tarzını, sosyal ilişkilerini, aile yapısını, yaşam biçimini sergileyen filmlerdi. Bugünün kuşakları geçmişi geri getiremeyeceklerine göre o günleri ancak bu filmlerin tanıklığı ile görecek, anlayacak ve değerlendirecektir. Bu büyük bir imkandır onlar için…” diye anlatıyordu ilerleyen yıllarda.

Film ve TV dizilerinin, Hodri Meydan’dan Bir Başka Gece’ye yıllarca devam eden TV programlarının yanı sıra Türkiye kültür-sanat dünyasında iz bırakacak birçok yeniliğe imza attı.

Atlas ve Kent sinemalarından TİM Show Center’a, TÜRVAK Sinema Tiyatro Müzesi’nden Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi’ne hem adını hem vizyonunu yaşatacak birçok şey yaptı.

Sinema yazarı Giovanni Scognamillo’nun kaleme aldığı ‘Bay Sinema’ adlı kitaba da konu oldu.

‘Sinemaya Adanmış Bir Ömür / Türker İnanoğlu / Acısıyla Tatlısıyla Yeşilçam Anıları’ ve ‘En  Güzel Köy Kanlıca’ kitaplarıyla da bir dönemi anlattı.

Sağlık sorunları yaşarken bile işinin başındaydı, son zamanlara kadar hep çalışmaya, üretmeye devam etti.

Ama en çok gurur duyduğu şey işi değil, ailesiydi.

Bunu kırk yıllık dostları da biliyordu, kendisiyle hayatında sadece bir kez röportaj yapan gazeteciler de…

Çünkü son yıllarda bunu sık sık tekrarlıyor, eşinden çocuklarından torunlarından gururla bahsederken gözleri parlıyordu.

İş hayatında olduğu gibi sinemada da erkek egemenliğinin olduğu bir dönemin önemli figürüydü, ama şanslıydı, hayatında çok güçlü iki kadın figürü vardı, eşi Gülşen Bubikoğlu ve kızı Zeynep İnanoğlu Özdemir.

Sinema sanatında kendisini çeken en önemli ayrıntı ise aslında her şeyi özetliyordu: “Her şeyden önce yoktan var ettiğin bir sanat eserini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşatıyordu sinema bana. Sonra perdedeki başarısı oranında geri dönüşleri oluyordu emeğinin. Hem maddi, hem manevi geri dönüşlerdi bunlar. Kazancı bir yana filmin beğenilmesi, bu beğeninin çeşitli iletişim araçlarıyla duyurulması; senin bu başarı nedeniyle tanınır, bilinir, sevilir, sayılır olman az şey mi?”

İşte aslında hepimiz aynı şeyi istemiyor muyuz?

Tanınmak, bilinmek, sevilmek, sayılmak.

Türker İnanoğlu kendi söylediği gibi bu mutluluğu sayısız defa yaşadı.

Geride bıraktıklarıyla da daima yaşayacak, hep hatırlanacak.